7 Fısıltı Silgi

Bir üniversite amfisinde. Bir final. Herkes sessizce yırtınıyor, çırpınıyor. Ders; Sosyoloji. Süre; Bir hayat boyu...

- Bunun gibi ama daha kocaman bir silgim olsun istiyorum
- Ne silgisi?
- Ruhuma kazıdığım erkeği silmek istiyorum
- Eskiden beraber olduğun çocuğu mu?
- Hayır, benimkini.
- Seninkini mi?
- Evet, benim çizdiğimi
- Anlamıyorum
- İçim bomboş olsun istiyorum, hiçbir şey olmasın. Olmasın ki, hiç tartamayayım karşımdakini. Onu benimkiyle karşılaştırmayayım. Onu olduğu gibi göreyim, olduğu gibi seveyim.
- Hmm, ilginç. Peki nasıl anlayacaksın sevdiğini?
- Bilmiyorum.
- Ya hiç olmayacak birisine aşık olursan? Hiç karşılaştırmadan olur mu hiç?
- Neye yarıyor ki? Diyelim ki az geldi, daha tipsiz, daha duygusuz geldi benimkine göre, ne yapmalıyım?
- "Demek ki o değilmiş aradığım" deyip, arkanı dönüp gitmelisin
- Ne ki bu, deneme tahtası mı? Kaç kişiye vereceğim ruhumu "O mu acaba?" diye
- O kadar kevgir değilsin ki zaten. Eleğinin boşluklarını biraz dar tut ve dene, tüm yapman gereken bu. Denemekten başka şansın yok...
- Artık kimseyi değiştirmeye çalışmak istemiyorum. Kimseyi içimdeki erkeğe benzetmeye çalışıp, orasını burasını çekiştirmek istemiyorum, yoruldum. Zaten bi süre sonra yay gibi eski hallerini alıyorlar.
- Peki ne yapacaksın ki?
- Sanırım beklemeliyim. Onun beni gelip bulmasını beklemeliyim. O gelip beni fethetsin.
- Pamuk Prenses misin sen :)
- Hayır, artık masallarda yaşamayı bıraktım. Gerçek ve acı olacak bir sonraki aşkım.
- Geçmiştekiler de öyleydi zaten :)
- Üff dur kafamı karıştırma...
- Devam et doğru yoldan gidiyorsun. Doğru yoldan gitmeye puan var
- Üff, silgi mi lazım bana şimdi, dar elek mi? Her şeyi unuttum, hiçbir şey mantıklı değil, hiçbir şey bilmiyorum gibi! Üstüme gelme!
- İşte şimdi geçtin sınavı :) Ancak böyle geçebilirdin zaten, bilmeyerek :)

* * *

7 yorum:

Parizyen Ay Lambasi dedi ki...

harika!

radiopanic dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
hiç kimse hakkında her bi şey dedi ki...

çok sevdim bu yazını!
ben hep geçmişimdekileri silmeyi istedim, bana acı verdikleri için..
'sil baştan' filmindeki gibi bir sabah uyandığımda aklımdan, kalbimden, ruhumdan gitsinler istedim..

gitmediler..

belki de asıl sorun aklımdaydı, aklımdaki adamda..

süper yazı:)

Karnımdaki Terbiyesiz Fısıltılar dedi ki...

- Joleneda: "Yalnız olmak istemek" sanırım savunma mekanizmamızın en güçlü aldatgaçlarından biri. Ama yalnız olmak istemek yerine, huzuru kasediyorsan farklı tabi.

- hiç kimse ve hiç bişey hakkında hiç bişeyler: Bahsettiğin film "Eternal sunshine of the spotless mind" sanırım değil mi? Türkiye'de vizyona bu isimle mi girmişti? Pek hatırlamıyorum da.

Ama çok doğru bir benzetme olmuş. Baktım da hakkaten tam o filmin işlediği konu olmuş bu. Yazarken aklıma gelmemişti. Ama izlenip çok etkilendiğimiz filmler bilinçaltımızdan hep bizi etkilerler zaten. Bak nasıl da etkilemiş beni... Ah salak ben : )

hiç kimse hakkında her bi şey dedi ki...

:) evet orjinal ismi bu.. benim profilimde de en sevdiğim filmler arasında geçer :)

seninki onunkinin aynısı değil, seninki daha farklı, daha güzel bi bakış açısı olmuş..
onlar geçimişi silme çabasında, sense aklındakini..

geçmişi silemez kimse.. yok edemez..
ben denedim olmuyor, kendimden biliyorum!:) belki de aklındaki adamı öldürmek en iyisi, en kolayı... bilemiyorum..

si-men dedi ki...

hep söylediğim ve fazlaca sevip bağlandığım bir tezim var,sosyoloji tabanlı yine.

insan beyni boşlukları doldurmaya meyillidir, önyargılar da böyle oluşur, kulak dolgunlukları genellemeler vs.

bilmediğin her şey, benzettiğin diğer şeylerden tamamlanır.

kafanda yarattığın bir erkek var
biri karşına çıkıyor kafandakine benziyor
sen 10 özellik çizmişsin kafandakine
karşındakinin 7 özelliği tutuyor
ve sen kalan 3 özellik de sanki varmış gibi davranıyorsun
sonuç pazarlamadan geliyor: Yüksek Beklenti Düşük Tatmin!

işte bu,
kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz kısaca,
bir kıyas yüksek beklenti.
annem hep sevgililerimden kusurları yüzünden ayrılınca şöyle derdi: aynayı kendine tut. çok mu mükemmelsin sen?

canımı yakardı ilk başta, ama artık alıştım. Doğru ben de prenses değilim, olmayı isterdim. Yine de gelip beni bulmasını bekliyorum, 21.yy gerçekliğine aldırmadan!

Karnımdaki Terbiyesiz Fısıltılar dedi ki...

"İnsan beyni boşlukları doldurmaya meyillidir" ve "Yüksek Beklenti Düşük Tatmin!" vurgularına yürekten katılıyorum!