0 Fısıltı Uzak

Yarım saattir baktığı kitabın sayfasında daha bir cümleyi bile bitirememiş, yarım bıraktığı cümlenin virgülünde takılmış, dışarıda yağan pis yağmura bakarken...

- Üzgünüm
- Ne için?
- Olacaklar için... Seni bekleyen, seni üzecek olanlar için...
- Susar mısın!
- Üzgünüm ama uzak
- Biliyorum!
- Bence gerçekten bilmiyosun
- Biliyorum ama ne yapabilirim ha? Söyler misin ne yapabilirim?
- Acıya doğru koşuyorsun haberin yok
- Var! Hem de senden daha çok haberim var!
- Eee, neden koşuyorsun peki acıya acıya, salak mısın!
- Evet!

Kitabı elinden bırakır. Sonra hıncını alamaz da elinin tersiyle duvara çarpar onu. Okuduğu sayfayı kıvıraraktan yere düşüp kalan kitap ağlamaya başlar sessizce. Kız kitabının ağlamasına dayanamaz, üzerine atlar, sarılır kitaba, kıvrıldığı sayfayı düzeltir, okşar okşar...

- Hayatımda hiç bu kadar derine inmemiştim! Kenimi boğulur gibi hissetmiyorum ilk defa! Oysa denizi sevmem ben, hele pembesini. Herkes benim pembe denizimde yüzerdi aslında, ben izlerdim onların boğuluşlarını
- Eden bulurmuş
- Ne yapmışım ki!
- Sevmedin, sevdirdin!
- Onlar sevdiler, şimdi suç benim mi oldu
- Peki şimdi suç onun mu?
- Hayır! Zaten o yüzden bir şey yapmıyorum ya... O yüzden bu kadar durgunum ya...
- Kendiliğinden seni sever mi acaba diye gözlerini gökyüzüne diktin değil mi...
- Evet...
- Bence ağlayacaksın
- Ağlayacağım evet ama ağladıkça yumuşacık olacağım, büyüdüğümü hissediyorum, daha önce hiç hissetmediğim kadar, yaşadığımı hissediyorum... Onu seviyorum!
- Aptal!

* * *

Hiç yorum yok: