3 Fısıltı Çukurcuk

Tek sessiz ve tek yalnız o sanki. Çalınan gitarlar, içilen içkiler, gülüşmeler... O başka bir dünyada... Gözleri yere bakmaktan başka bir cesaret bulamıyor

- Bak onlar nasıl da mutlu
- Olmasınlar.
- Sarılıyorlar birbirlerine
- Sarılmasınlar.
- Elini yanağında gezdiriyor
- Üff
- Kendine gel, saçmalama
- Ne buluyorlar birbirlerinde, ne düşünüyorlar şimdi, seviyorlar mı benim kadar, sevmişler mi, onlarınki basit, hiç benim kadar derinleyemezler ki
- Bir tek sensin değil mi seven, sevebilen
- Belki de ayrılırlar
- Onun gibileri görmeye dayanamıyorsun değil mi. Üzgün, bıkkın olmalı tüm insanlar
- Evet!
- Söyleyemezsin ki bu içindeki kekremsi duygularını suratlarına. "Siz yalansınız. Ben daha çok, daha güzel sevebilirim. Öpüşmeyin, dokunmayın artık birbirinize yeter". Söyleyebilir misin bunları?
- Söylerim ne var!
- Söyleyemezsin. Ne zaman cesaret edebildin ki. Daha doğrusu ne zaman gerçekten bunları hissettin ki? Senin ki hep yalnızlıktan
- Dudaklarındaki mutluluğu, o kıvrımı kıskanıyorum. Sonra yanaklarındaki çukurları, onlar bilmeden çıkan o çukurcukları... Birileri "Senin gamzen mi var" diyene kadar farketmeden öyle güzel oluyorlar ki... Kıskanıyorum!
- Kıskanmalısın da
- Sevmek istiyorum
- Sevdin zaten
- Sevilmek de istiyorum
- E sevildin zaten
- Üff, istiyorum dedim!
- İçindeki bir gün yine tamamlanacak. "Şimdi oldu" diyeceksin
- O gün hiç gelmeyecek gibi
- Yo yo... Mutlaka o gün yine gelecek. Ama sorun o günün gelmesinde değil ki
- Ne peki?
- "Şimdi oldu"dan sonra yine bilemeyeceksin değerini elindekinin, bilemeyeceksin ve yine kıskanacaksın el ele olanları, birbirlerinin gözlerinin taa içine bakabilenleri...
- Neden böyle olmak zorunda! Neden ama
- Bilmiyorum... Ama öyle. Öyle de olacak yine... Yine seveceksin, sevileceksin ama işte ondan sonra?
- Hayır!
- Döngü, sonsuz ve bilinçli bir döngü bu seninki... "Olmasa keşke böyle"yi desen de yüzlerce kere, yine yapacaksın kendine bu kötülüğü
- Yapmak istemiyorum öyle, yapmayacağım. İzin versinler biri beni çok sevsin, izin versinler birini çok seveyim
- Ama yapacaksın

* * *

  0 Fısıltı Ağla

Uzanmış, kolu başının arkasında, ensesine yastık olmuş, boş bakışlarla odadaki eşyaları süzüyor. Dolap, masa, kitaplık kızıyor ona, sanki daha önce görmemiş gibi bakıyor çünkü, öylesine isteksiz, öylesine umursamaz

- Toparlanmam gerekiyor
- Beni ilgilendirmez
- Bana yardımcı olmalısın, tek kalansın
- Git, istemiyorum
- Ama...
- Karnında olmam, olanlardan etkilenmediğim anlamına gelmiyor.
- Ne yani, bana olanlar yüzünden beni mi dışlayacaksın şimdi.
- Evet!
- Kendimi hastalıklı hissediyorum. Bana sen bulaştırdın bunu. İçinde olmak bile istemiyorum daha fazla
- Ama sen salaklaştın artık. Bu nasıl bir tavır böyle. Kraldan çok kralcı olmak denir buna. Böyle saçmalık görmedim. Ne istiyorsun, ne yaptım sana? Ne olduysa bende yara açtı, ben kaybettim, ben bittim. Sana ne oluyor? Neden bana bu öfken, yeter ama!
- Seni sevgiye, sevmeye doğru sürüklemekten yoruldum artık. Ki zaten haketmiyorsun sen ne sevmeyi ne de sevilmeyi
- Peki
- ...
- ...
- Sinir ediyor bu "peki"n beni!
- Seviyorsun beni, biliyorsun içimi, inkar edemezsin
- ...
- Aptal
- Neden kaybediyorsun her seferinde! Neden tutamıyorsun elinde... Neden!!
- Gel buraya, sarıl bana... Sarıl.
- ...
- Al şu başka düşünceleri de sil gözlerini... Unut bu olamamazlıkları
- Neden diyorum sana! Neden olamıyor!
- Bilmiyorum. Hiç bilmiyorum...
- Beni düşürdüğün hali görüyor musun! Neden yaptın bunu bana...
- Ağlamak kötü bir şey değil, inan... Rahatlayacaksın birazdan
- Ben ağlayamam aptal şey, ben senin içinim, karnının içindeyim, nasıl ağlayabilirim ki!
- Olur öyle : )
- Ya neden sevdiremedin kendini, neden çok sevenleri sevemedin, neden sevişemiyorsun sen güzelce!!
- Yeter artık fazla rahatladın tamam : ))
- Salak! : ))

* * *

  0 Fısıltı Karma

Yüzü yastığa gömülü, başını kaldırmamak, öylece kalmak, hiç kıpırdamamak istiyor. Nefesi bitiyor. Aslında daha uzun da kalabilirdi ama savruk kullanıyordu nefesini, hıçkırıklar, ardarda, istemsiz, garip iç çekmeler...

Nefes almak için biraz yukarı kaldırdı başını. Elinin tersi ile gözlerini yaladı, temizledi. Yastığında temizlediği gözlerinin, burnunun ve ağzının ıslak izi ona sanki küçümsercesine gülüyordu.

- Kendimden utanıyorum biliyor musun
- Ne?
- Utanıyorum hissettiklerimden
- Güzel bir tokat oldu bu sana
- ??
- Aynen öyle!
- Bu acımasızlığın sırası mı şimdi!
- Sırası ya da değil, çoktan haketmiştin
- Haketmek de ne demek!
- Arkana bak görürsün
- Ne yani bana "karma" vesaireden bahsetmeyeceksin umarım
- Aynen ondan bahsedeceğim, kendi acımasızlıkların öyle bir toplanıp vurdu ki suratına, bu yumruğun acısını daha uzun bir süre daha hissedeceksin
- Acımasızlık mı? Ben acımasız biri miyim ki? Lütfen ama... İçimi en iyi sen bilirsin, ne kadar kötü niyetli olabilirim ki ben
- Çok kötü olabilirsin, oldun
- Haksızlık ediyorsun bana. Sevmek istemek, severken aynı şiddetle sevilmeyi arzulamak ve bu dengeyi aramak gayet temiz bir duygu değil mi sence? Hayatımda en çok istediğim dengenin bu olduğunu bilmiyor gibi konuşuyorsun
- Hala içinde temiz duyguların olduğundan bahsetme bana
- Ne?! Sen iyi misin! Burada rahatlaması ve isyan etmesi gereken benim, bana daha fazla yüklenme! Zaten yaralarım beni fazlasıyla acıtıyor!
- Bak yine kendini düşünüyorsun işte. Sen busun.
- Aaa!

* * *