1 Fısıltı İste!

Gecelerinde çok çok ışıklar yanan, kocaman kocaman apartmanları sevilen, garip, soğuk, çekici bir kentteki o apartmanların birinin en üstünde, ayakları oturduğu betondan aşağıya doğru sallanıyor, taa yere kadar sallanıyor, yere kadar yüzlerce metre buz gibi önünde duruyor

- Gözlerinin bu kadar sık dolması ne güzel
- Niyeymiş?
- Islanıp, yumuşuyorsun
- Salaklığıma ağlıyorum ben
- Ne salaklığı?
- Bu kadar sever ve sevilirken nasıl olur da mutlu olamam ben. Nasıl bu kadar beceriksiz olabilirim ki?
- Sevginin geneli beş para etmez! Birini, bir şeyi, bir dokunuşu seveceksin.
- Hepsini seviyorum, herkes beni seviyor, her şeyi seviyorum, her şeyi istiyorum!
- Hmm demek öyle. Pardon ama o zaman sen hiçbir şeyi yeterince istemiyorsun.
- Ne demek yeterince.
- İstemek ne demek? Şu an milyonlarca, milyarlarca farklı şey yapabilirsin. Öyle çok seçeneğin var ki... Ellerinle kendini okşarsın, duvarın üzerindeki kıvrımlara dokunursun, o kıvrımları içinde hissedersin, zıplayıp aşağıya atlayabilirsin, üzerindekileri çıkarıp, serin betonda, yalınayak, çırılçıplak yürürsün... Daha sayayım mı...
- Tamam evet, yani?!
- Bir şeyi istemek demek, o tüm yapabileceklerinin arasından en öne çıkması demek. Biraz sonra yaşayacağın zamanı ona vermek demek. Aynı anda bir zaman yaşayabildiğine göre, bir zamanı da ancak bir istediğine verebilirsin. Önemli olan ne biliyor musun?
- Ne?
- Ona, biraz sonraki zamanı verecek kadar istekli misin. Diğerlerini, diğer yapacaklarını elinin tersi ile itip, zamanını sadece ona verecek kadar değerli mi o senin için? Yok değilse zaten yeterince istemiyorsun onu.
- İstiyorum, iki tane zamanım olsun istiyorum, ikisini de, hepsini de istiyorum, suç mu!
- Eğer her şeyi istiyorsan, hiçbir şey istemiyorsun demek bu. Hiçbir şeyi diğerinden daha çok istemiyorsan hiçbir şey istemiyorsun demek bu. Birini öbüründen daha çok sevdiğine, istediğine kendini ikna edemiyorsan istemiyorsundur... Kısacası hepsini isteyemezsin... Bu kadar arsız olamazsın, kimse olamaz
- Ben olurum! Olmak istiyorum!
- Arsızlık diye bir seçeneğin yok zaten. Var mı zannediyorsun bi' dene istersen, ne oluyor. İşte böyle salaklığınla karşılaşıyorsun
- ...
- Susuyorsun. Kendi salaklığına mı susuyorsun. Severken ve sevilirken mutlu olamamana mı yanıyorsun? Üzgünüm ama sen kimseyi sevmiyorsun... Birini diğerlerinden daha çok isteyecek, sevebilecek kadar bile güçlü değilsin! İnatla sevginin peşinden koşturacak kadar derin değilsin. Halbuki diğerleri derin değildi değil mi?
- Sen yokken ben çok inat ettim sevgilerim üzerine, hepsi de hüsrana dönüştü. Neye yarıyor zannediyorsun ki inat, ısrar...
- Denemeye yarıyor. Ne yani, bir kere sevdin, bir kere inat ettin ve olmadı bu kadar mı? Bir örnekle kendine teori mi yazdın; "Israrla istemek sana bi' bok kazandırmaz".
- Evet kazandırmaz! Yorgunluktan başka bir şey değil...
- Yaşadığını hissetmek mi derdin, isteyeceksin! İstemeyi bileceksin. Onu da isteyeyim, diğerini de isteyeyim, öbürünü istemezsem, kaybedersem ne olur, hepsini isteyeyim, yarın diğerini de isteyeyim... Bunun sonu isteyememektir işte! Şimdi olduğun yer!
- Yedek lastiğim olsun
- Hayatın yedek lastiği olmaz, hayatı yaşarsın. Temkinli olmakla, yaşamamak farklı şeyler. İste be kızım! İste! En çok içini deleni iste. En çok seni sen yapanı iste!
- Korkuyorum
- Herkes korkuyor
- Hiçkimseyi kaybetmek istemiyorum!
- O zaman hiç kimseyi de kazanamak istemiyorsun sen

Teoman çalmaya başlar ama tam ortalardan "Çok kadın hiç kadındır oğlum, yalnızlıktır sonu" derken giriverir. Oysa kız şöyle duyar sözleri; "Çok" sevmek hiç sevmektir kızım, yalnızlıktır sonu. Ya yapayalnızlık ya da yarım sevenler kalabalığında acıtan, oyan, deşen yalnızlık... Sevmesini bilmek zordur hakkaten...

* * *

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Cok klise ve cok igrenc bir laf haline getirdiler birazdan kuracagim cumleyi ama bunun uzerinde baska bir sey de diyemiyorum acikcasi. Resmen benim var olan bir sorunuma baska bir bakis acisi sunmussun. Cok begendim bu aciyi. Kendimi buldum bu yazida ve kizdim kendime, hatta tiksindim biraz da kendimden. Oeyh!