0 Fısıltı Erirler mi?

Katlanmış paçaları ıslak pantalonunu peteğin üzerine serdi. Montunun ceplerindeki karları çıkardı. Ona o en çok sevdiği ve hep onu hatırlatan tınıları çalan telefonunun üzerindeki buğuyu baş parmağıyla sildi. Hemen sonra onu dünyalara bağlayan kutusunu açtı...

- Gördüm!
- Salak :)
- Sensin salak!
- İzlerini takip etmek sana ne kazandırıyor ki!
- Kazançlarımı derleyemez oldum artık, bilmiyorum. Görmeliyim onun izini... En azından izini...
- Yürüyüş işe yaradı desene
- Ne bileyim :) İzini görmeyi beklemeye dayanamıyordum. Zamanın geçmesi, daha hızlı akması lazımdı, tek çözümüm her zamanki gibi yürümek oldu
- Pek ıslandın ama. Pek şanssızsın, kar yağdı üzerine üzerine
- Ne şanssızı salak, şahane oldu!
- Nesi şahane yahu, evsiz kediler gibi sırılsıklam oldun
- Ne güzel :)
- Aptalsın sen :)
- Sanırım :)
- Kar seni seviyor mu sanıyorsun ki sen onu bu kadar seviyorsun? Senin için falan yağdığını mı düşünüyorsun yani gerzek :)
- Evett! Öyle düşünmek istiyorum. Evden çıkarken buz gibiydi hava. O beyazlar gökten düşmeye başlayınca ısınıverdi içim, etrafım. Beni ısıttı yol boyunca, daha ne?
- Salağa bak ya :)) Hey allahım :)
- Ben kara çok büyük saygı duyuyorum. Şehri daha güzel yapıyor. Tüm o modernliğin üzerini bembeyaz bi' çarşafla örtüyor. Her şeyi daha sade, daha yumuşak yapıveriyor.
- Ya senin boynundan giren ve üşüten tanecikleri?
- Kor demire su dökmek gibi :) Güçlendiriyor beni aslında
- Bi' şey dikkatimi çekti. Sen hep o depresif şeyleri dinlerdin. Bu yürüyüşte geçmedin o eğlenceli tınıları. Neden?
- Kabulleniyorum artık. Hayat da öyle değil mi zaten. Hüznü yaşarken mutlu anları da görüyorsun, dinliyorsun, yaşıyorsun
- Ama sadece hüzünlü tınılara eşlik ettin
- Hüzünlüylen mutlu anların farkına pek varamıyor insan, maalesef. Ama o anların varlığından haberim var. O mutluluklar da olacak, olmaya devam edecek, her ne kadar şimdi karamsar olsam da... Hayatı seviyorum, yolda olmayı seviyorum.
- Güzel konuştun.
- :)
- Bi adamın kardaki adımlarını takip ettin sen, o neydi? Yeni takıntın mı?
- Yok, yeni denemez. Kara olan saygımdan o
- Nası yani?
- Ya, o adam karı ezmiş ya o adımlarla. Ben de aynı ezilmiş yerlere basıyorum ki, karın tutmasını güçleştirmeyeyim farklı yerlerde ezip, izler, erimişliklere neden olmayayım
- Aptal mısın sen yaa :)
- Kar kaplasın tüm dünyayı... Sade yapsın her şeyi, herkesi...
- Bu garip duyguların bi' gün beni gülmekten çatlatacak! :)
- Ama beni seviyor kar. Nasıl da hediyesini verdi dönüş yolumda?
- Ne hediyesi be?
- Görmedin mi?
- Neyi?
- En sevdiğim hediyelerden birini verdi bana
- Neymiş o?
- Hiç bozulmamış, bembeyaz örtüsünü ilk bozan olma şansı verdi bana!
- Delisin sen ya! Evet, kar senin için yaptı bunu!
- Ben onu tutsun diye kayırmıştım ama, basmamıştım başka yerlere, o da dönüşte bana tutarak, bembeyez kaplayarak ödülünü verdi işte, adilane!
- Beyninin işleyişi yanlış be senin çocuk!
- Belki de :)
- Emin ol öyle! Döndüğünde evde aynaya bakarken bi' an çok korktum.
- Neden?
- Bu kadar üzülmüş olamaz dedim kendi kendime?
- Nasıl yani?
- Saçların bembeyazdı ya?
- Evet, kar tutmuş saçlarımı :)
- Dudaklarının aşağıya bakan kıvrımlarıyla birleşince üzüntüden bembeyaz oluvermiş zannettim bi' an!
- Öyle olmadılar belki ama öyle hissetmediğimi kimse kanıtlayamaz.
- Eridiler ama sonra. Beyazlıkların, üzüntülerin eridi
- Öyle mi diyorsun? Gerçekten erirler mi?
- Erirler erirler...

* * *

Hiç yorum yok: