0 Fısıltı Fiyonk

Telefonu elinden bırakamıyordu. Sesini en son ona ulaştıran oydu. Biraz önce ağlayışını duymasın diye, ağzından uzaklaştırdığı ama onun sesini duymaya devam edebilmek için kulağından ayırmadığı...

- Aptalsın sen
- Sensin aptal!
- E seviyorsun sen onu
- Sevmek yeterli gelmiyor her zaman
- Yani seve seve uzaklaştırdın onu kendinden öyle mi?
- O zaten hep uzaktı
- Seviyordu ama seni, bunu biliyodun, hissediyodun
- Yanılmışım. Beni olmadığı gibi görmeme neden olmuş. Öyle bir çabası olmadan yapmış bunu. Ya da ben kendi kendime gördüm onu öyle güzel
- Haksızlık etmiyor musun?
- Hayır. Bunca zamandır kendime ettiğim haksızlıkların yanında...
- Peki neden ağlıyosun şimdi...
- Ağlamıyorum
- Yanakların ıslak, gözlerin kan kırmızısı
- Sinirimden. Haketmedim bunu ben.
- Ama biraz önce bu işin bittiğini söyleyen sendin. Çabaladı seni kararından döndürmek için.
- Çaba mı? Bu mu onun çabası? Ben tüm ruhumu vermiştim ona. Ruhumun içine sokmuştum onu. Hiç çıkmasın diye neler neler yapmıştım
- Ve şimdi kendi kendine, o çıkmak istemezken itiyorsun onu.
- Çıkmak istemezken mi? Ben tutuyordum onu zorla içimde. Yoksa o çoktan gitmişti.
- Gitmiş olsaydı arar mıydı seni? Bir şans daha ister miydi?
- Yediremediğinden olsa gerek
- Özleyeceksin onu
- Hayır!
- İstemesen de onu, kokusunu, dokunuşunu hissedeceksin hep
- Hayır!
- Gururun seni çok üzecek
- Sevmek de pek işe yaramadı. Daha fazla dayanamazdım sevilmeden sevmeye.
- ...
- Çok sevmiştim

Telefonu sıktı. Eli acıyana kadar sıktı. Kalktı ve nereye gideceğini bilmeden yürümeye başladı. Diğer odaya geçerken, üzeri fiyonklu çukalata paketini gördü, durdu. Baktı uzun uzun. Telefon elinden kaydı yavaşça ve düştü. Hiçbir ses duymamıştı. Telefon parçalandı ama o dönüp bakmamıştı bile.

* * *

Hiç yorum yok: